Türkiye son derece isabetli bir hamle ile yıllardır ihmal edilen bir alana el atmış vaziyette. 1960’lı yılların yerli otomobil (DEVRİM) üretme düşüncesinin, son derece trajik şekilde son bulması, senelerdir içimizi yakar. O günlerde ne olduysa bu günlerde de aynısı olmasın. Türkiye’nin teknoloji serüvenleri, asla trajediye dönüşüp sonlanmasın.
Türkiye, savunma sanayi öncülüğünde büyük teknolojik atılım içinde. Devlet bu işlere kaynak ayırdıkça, Türkiye hızla ilerleme sağlıyor. Türkiye ,büyük atılımlarla ileriye doğru ilerliyor. Geliştirilen teknolojik yenilikler, Türkiye’nin ve Türk insanının lehine uzun vadeli adımlardır. Teknolojik gelişmelere ve ivmelerine sırf siyasi endişelerle karşı çıkmak yanlıştır.
Yakın zaman önce, savunma sanayimizin
değerli mühendislerinin ardı ardına ölümü tesadüf değildir. İnancım odur
ki, Türkiye’nin teknolojik gelişimine sekte vurmak isteyen derin komplolar, bu
nadide mühendislerimizi öldürerek sekte uğratmaya çalışmıştır. Devlet bu
cinayetleri daha derinlemesine araştırmalı ve bu cinayetleri de
aydınlatmalıdır.
Evet. Türkiye’de halen yoğun bir şirket kayırmaları vardır. Evet. Devletin yüksek
meblağlı önemli ihaleleri hükümete ve cumhurbaşkanına yakın isimlere
verilmektedir. Evet. İhalelerin daha ucuza mal edilmesi mümkünken daha pahalıya
ihale edildiği söylentileri ayyuka çıkmıştır. Ve hala da devam etmekte olduğu
kanaati birçok insan da vardır ve haklıdırlar da. İşte İstanbul ve Ankara belediyelerinin israfı
ortadadır. Bu da AKP’nin ekonomiyi idare ediş şeklinin örneği değil midir? Evet.
Yargı aşırı derecede siyasallaşmıştır. Evet. Devlet tek kişiye indirgenmiştir.
Hepsi kabulümdür. Ama bunlar oluyor diye atılan adımları küçümsemek ve karşı çıkmak kesinlikle yanlıştır.
Düşünceme göre Türkiye’nin büyük adımlar atmasının arkasında yatan önemli
faktörlerden biri Selçuk Bayraktar’dır. Bayraktar kardeşlerdir. Selçuk
Bayraktar’ı yıllardır medyadan takip
ederim. Senelerce İHA üretimi için dağlar da askerlerle yatıp kalkmış,
senelerce kelle koltukta yeni bir teknoloji üretmek için çırpınmıştır diye
bilirim. Ama bahsetmek istediğim husus onun İHA üretmesi değildir.
Malumun ilanına gerek yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti başkanlık sistemi
ile bambaşka bir iklimde idare edilmektedir. Devlet yeni sistemle birlikte Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın düşünce dünyasına uygun olarak idare olunmaktadır. Cumhurbaşkanı
düşündüğü her şeyi, yüzde yüz olmasa da, büyük oranda hayata geçirme kudreti ve
gücüne sahip konumdadır. İşte, Selçuk Bayraktar burada deveye girmektedir. Selçuk
Bayraktar Cumhurbaşkanına damat olması ile birlikte Cumhurbaşkanının evinde
hemen her gün yüksek teknolojinin bahsedilir olduğu kanaatindeyim. Selçuk Bayraktar’ın teknolojik düşünce üretkenliği,
pozitif yönde cumhurbaşkanını da etkilemektedir. Cumhurbaşkanı, teknolojinin gücünü çok güvendiği Selçuk
Bayraktar’dan birinci elden uygulamalı olarak görmektedir.Cumhurbaşkanı her yeni
hamle için hem kaynak yaratma ,hem de yeni teknolojilerin sonuçlarını gördükçe heyecanı
damadı Selçuk Bayraktar’ı da geçmektedir. Yerli otomobilin aşırı teknolojik olmasının
kökeninde de bu düşünce vardır.
Ne yazık ki çok kısa zaman içerisinde, yerli otomobilin için büyük bir
eleştiri bombardımanı başlamıştır. Konu otomobildeki ileri teknolojinin
kullanılmasından ziyade, en nihayetinde gelip aracın AKÜ meselesine
bağlanmıştır. Çünkü akü çok pahalıdır.
Birkaç yıl önce bir yenilenebilir enerjinin öncülerinden olan bir Alman
markasının Türkiye distribütörlüğünü yapan arkadaşımın yanında öğrenebilmek
için bilâ bedel bir yıla yakın bulundum. Bu sürede yenilenebilir enerji ile
ilgili fazlaca bilgide edindim. Özellikle güneş enerji panelleri ve enerji depoları üzerine uzmanlaşmış olan bu
firmanın en çok ilgi çeken ürünü, bizim akü dediğimiz aslında ileri teknoloji
ürünü olan enerji depolama ünitesidir. Almanlar
1 megavat enerjiyi, yani 1000 kilovat enerjiyi bir konteynırın içine sığdırdığı
ünitelere depoluyordu.
Emekli asker olmam münasebeti ile konuya askeri açıdan yaklaşmıştım. Bu ileri
teknoloji ürünün askeri alanda işe yarayacağını görerek, şirketin Alman sahibine
ilk fırsatta düşüncemi açıkladım. Bu teknolojiyi Türkiye’de kuracağımız ARGE
ile savunma sektöründe kullanabileceğimiz fikrimi ilettim. Alman Almanlığını yaptı ve mealen yüzüme “sizde bu ileri teknolojik altyapı yok”
dedi.
Bunun üzerine, ileri teknoloji
enerji depolama ünitelerinin Türkiye’de üretilip üretilmeyeceği üzerine
yoğunlaştırdım. Aküler lityum demir fosfattan üretiliyordu. Konuyu halen bir
üniversitemizin Fen Bilimleri Enstitüsü müdürlüğü ve dekan yardımcılığı da
yapan şimdilerde profesör olan genç bir arkadaşıma anlattım. Sağ olsun konuyu
inceledi. O günün çerez parası sayılabilecek bir buçuk (1500000) milyon liraya bu
teknolojinin çok daha gelişmişini iki yıl içerisinde üretebileceğini, şayet
elinde örnek olursa bu sürenin daha da kısaltılabileceğini ifade etti. Ne yazık
ki bunu başaramadım.
Sonuç olarak diyeceğim. Türkiye yerli arabanın aküsünü yerli teknoloji olarak çok daha etkili olarak başka materyaller kullanarak
üretecekti. Ben Türkiye’ye ve Türk Bilim insanlarına güveniyorum. Ayrıca bu teknolojik
ürün öyle bir ürün ki, Türkiye’nin enerji açığını ve enerji tasarrufunu en
yükseğe çıkaracaktır. Esas önemli olansa
elektrik enerjisini kablosuz olarak bir yerden bir yere aktarmak olacaktır.
Konu şimdilik emekleme safhasında diye biliyorum.
Diğer konulara gelince.
Hiç gam değil.
“ Adalet topaldır, ağır ağır yürür, fakat gideceği yere er geç varır.” Demişler.
Yeter ki gelecek nesillerimizi bizim gibi ezikler olarak yetişmesin,
yetiştirilmesin.
Yeter ki nesillerimiz demokratik laik sosyal hukuk devletinde yaşasın.
Bu memleketten kimler geldi kimler geçti.
Günü gelince AKP’de gider.
Hiç tasa değil.
Ömer YILDIZ
Okunma Sayısı:1101
Eklenme Tarihi:01-01-2020 03:53
HENÜZ YAPILMIŞ YORUM YOK