Bugünümüz kesinlikle
yarınımızdan daha iyi.
Sokaklarımızda gücü yeten
yetene dalıyor.
Kavga, yumruk, tekme tokat,
bıçak pala kılıç, tabanca tüfek…
Güya unvanı profesör olan okumuş biri Belgrat
ormanında gömülüden bahsediyor.
Maddi şiddet ,manevi şiddet.
Şiddet
ve yine şiddet.
Aile içi şiddet,
Aile içi istismar...
Koca şehrin göbeğinde bir adam
kadını omuzlayıp tecavüz etmeye götürüyor.
Boşanmalar,
Eş, çocuk cinayetleri,
Dövülen, sürüklenen, hunharca öldürülen, parçalanan yakılan, gömülen kadınlar,
Sokaklarda esrar eroin, kapkaç hırsızlık dükalıkları.
Bonzaiden hortlağa dönmüş
gençlik.
Sekiz yaşında bir çocuk da içmiş geçenlerde.
Tükeniyoruz.
Her mahallede açılan imam
hatiplere,
Neredeyse her yüz iki yüz
metrede bir camiye rağmen manen tükeniyoruz.
Dev polis ordusuna rağmen
suç işliyoruz.
Dev yargı gücüne rağmen
caddelerde sokaklarda, yumruk yumruğa hak arama peşindeyiz.
Mutsuzuz
Umutsuzuz.
Tükenmişliği yaşıyoruz.
Ne oluyor bize?
Neden düşman kesildik
birbirimize?
Bireysel ve toplumsal cinnete
sebep nedir?
Sorumsuz, düşüncesiz nesilleri
nasıl yetiştirir olduk?
Sevgi saygı,
Hak hukuk
Allah aşkına adil olma,
"Komşusu açken tok yatan
bizden değildir " Hadis-i şerifine ne oldu?
Atatürk'ün kuruduğu devletin
meclis başkanı Atatürk'ün adını anmamak için neden çırpınır? Ne düşünür ve
neyin peşindedir de Atatürk’ümüzün yok sayar anlayamayız.
FETÖ belası musallat olmuş,
kangrene çevirmişti milletin bünyesini.
Ama biliriz ki bu mikrobun yeşermesinde
katkısı olan en büyük güç, şimdiki iktidardır.
"Ne istediyse verdik" diyen
kendileridir.
Yine ne hikmetse bir tane
siyasetçi tutuklanmaz,
Parası olanla siyasi güce
dayanan FETÖ'cülerin salını verdiğini
yazar medya.
Türk ordusunun bıraktık takımını
bölüğünü, tugayına , tümenine ve hatta kuvvetine korgeneraline orgeneraline
kadar sızmıştır FETÖ militanları.
Polis, yargı zaten tarumar
edilmiş, kapı kuluna dönmüştür çoktan.
Göz göre göre,
Göstere göstere zenginleşen
Şanı şatafatı yaşayan,
Torpillinin iş bulduğu,
Soru hırsızlarının subay,
polis, hakim savcı akademisyen bilmem ne olduğu bir ülkede cinnet geçiriyoruz
cinnet.
İmamhatipleştirilen eğitim
sitemine itirazla, çaresizlikle özel okullara yönelen aileler adeta soygun tuzağında düşmüş gibidirler.
Sonra da soruyoruz
"Ne oluyor
bize?"
Adaletin, hakkın hukukun ve
liyakatin olmadığı yerde nasıl huzur ve güven olabilir ki?
Küreselleşen dünyanın tüketim
çarklarına,
Özenti ve marka dünyasına esir
edilmiş ailelerde, para yetiştiremeyen anne baba çocuklarına ve ailesine nasıl sahip
çıkabilir ki?
Umudu üniversite okumakta bulan,
Akademisyen olmak, öğretmen olmak, hakkı ile bir yere gelmek için çırpınan
gençlerin önü kesilirse,
Soru hırsızları, kayrılan
yeteneksizler baş tacı edilirse
Gençler umutlu olabilir mi?
İş bulamadığı için yüksek
lisansa doktoraya baş vurup ,zaman geçirip ömür tüketen nesillerden sağlıklı
bireyler nasıl serpilir ki?
Ev kirasının binlerce lirayı bulduğu,
Bir maaşla ev geçindirmenin imkansız olduğu,
Okumuş, çağı ve zamanı manen yakalamış, madden kayıplarda, düşük gelirde kalmış gençler evlenmeyi göze alıp, yuva kurabilir mi?
Türkiye manevi bir çıkmazın içinde,
Maddi çaresizliklere gark
edilmiş,
Çağdaş köleliğin dişlilerinde
sabah dokuz akşam dokuz çalışmaya mahkum gençlerin mutlu olduğu, mutlu bir yuva
kuruduğu söylenebilir mi?
Geçimi bozuk olanın,
Çaresizlik içinde kıvrananın,
Hak ettiğini alamadığını,
Hak ettiği yere gelemediğini
düşünen nesillerin dünyasında barış, kardeşlik nasıl gelişir ki? Edep ahlak
namus nasıl korunur ki?
Peki çare nedir?
Çözüm nedir?
Zor mudur bu derlere çare
bulmak?
Asla…
Çare de çözümde basittir.
Önce sakinlik.
Önce umut.
Önce eğitim
Önce iş ve aş.
Önce adalet ve hukuk.
Önce güvenlik duygusu.
Önce liyakat.
Önce empati, sempati ve saygı.
Ardında ırmaklar gibi akıp
gelen barış ve kardeşlik
Denizler okyanuslar kadar
tükenmez huzur huzur yine huzur...
Bilmem anlatabiliyor muyum
efendim?.
Ömer YILDIZ
28
Mayıs 2018
Okunma Sayısı:1403
Eklenme Tarihi:28-05-2018 07:41
HENÜZ YAPILMIŞ YORUM YOK