ATASAREN VE ASKERİ SOSYOLOJİ

MİLLİ SAVUNMA ÜNİVERSİTESİ  (MSÜ) çatısı altındaki  ATATÜRK STRATEJİK ARAŞTIRMALAR ENSTİTÜ (ATASAREN) bünyesinde açılan ASKERİ SOSYOLOJİ TEZLİ YÜKSEK LİSANSI eğitimime başlayalı neredeyse güz dönemini yarıladık. Askeri Sosyoloji Yüksek Lisans bölümü Türkiye’de ilk olması ve benimde ilk öğrencilerinden olmak kendi açımdan hoş bir durum.


Yüksek Lisans Öğrencileri orta alt gelir grubundan insanlar. Çoğu daha bu yıl üniversiteyi bitirmiş. Bir çoğu da Sosyoloji  Lisans eğitimi olmayanlardan. Lisans eğitiminin farklılığı,  Türkiye’de Askeri Sosyoloji bilimine farklı açılarından bakılmasını sağlayacaktır.


Türkiye’de ASKERİ SOSYOLOJİ Yüksek Lisans  Eğitimini MSÜ’’nin başlatması son derece isabetli olmuştur.  Bu bilimin dalının ortaya çıkması  yeni olsa da, stratejik planlamalarına etkisi büyüktür. Türk Devletinin gelecek planlamalarına katkılar verecek bir bilim dalının bunca yıldır ihmal edilmesi de ayrı bir tartışma konusudur.


Askeri sosyoloji niçin önemlidir?


Geçmişin harplerini  tarif eden  KÖROĞLU’nun  şiirini bilmeyenimiz yoktur.


Benden Selam olsun Bolu Beyine

Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır.

Ok gıcırtısından kargı sesinden

Dağlar seda verip seslenmelidir.


Düşman geldi tabur  tabur dizildi

Anlımıza kara yazı yazıldı

Tüfek icat oldu mertlik bozuldu

Eğri kılıç kında paslanmalıdır.

 

Köroğlu düşer mi yine şanından?

Ayırır çoğunu er meydanından.

Kır at köpüğünden düşman kanından

Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır.

 

Barutun ve  tüfeğin  icat olması ile  insanlığın harp anlayışının ne kadar sarsıldığını anlatan güzel şiir  değil mi?

 

Tüfeğin evrile evrile getirdiği silah teknolojileri de artık demode olmaya başlamıştır. Günümüzde artık düşmanı görerek harp etmek neredeyse imkansızdır.


Harp tarihi iki düşman arasında kargı veya kılıç mesafesi iken, okun kullanılmasıyla bu mesafe nispeten açılmıştır. Mancınık ve tüfekle mesafeler  ok ve kargı etki alanının dışına taşmış ve akabinde de havan, tank top ve uçak teknolojisi ile bu mesafeler onlarca yüzlerce kilometreye çıksa da mantık hep aynı mantık olmuştur. İçi dolu bir metal parçasını daha uzağa fırlatmaktan ibaret olan harp sanayindeki silahlar harp sahasında kullanıcısı açısında mertliği, insani duyguları nispeten muhafaza etmiştir.

 

Önceki harplerde bir asker en fazla koşarak  bir siperin arkasına saklanarak canını kurtarma şansını yakalarken artık bu şans her geçen gün azalmaktadır. Artık düşman hemen siperlerin önünde değildir. Ülkeler arası, kıtalar arası ve hatta uzaya kadar uzakta olsa da gölgemizi bile vuracak durumdadır. Durum insanlık için gün geçtikçe daha fazla kötüleşmektedir.

 

Teknolojik yapay zekalı silahlar, insansız harp silah araç ve gereçleri harpleri daha sofistike bir hale sokarken bu teknolojilere hükmeden insanların askeri sosyolojik analizleri daha da önem kazanmaktır.

 

Askeri Sosyoloji bilimi , bıçak sırtında hayat süren, adeta bir ip cambazı gibi akrobatik yeteneğe sahip insanların bedensel yetilerinden ziyade akılsal ve duyusal gelişmelerine etki edecek,  akıl eğitimlerine hükmeden her türlü ortamın analizini yapacak ve karar vericilere “nasıl bir askeri gücü oluşturmaları, geliştirmeleri ve başarılı kılmaları” konusunda  ışık tutacak ve yön gösterecek bilimsel bilgiler sunacaktır.

 

Askeri Sosyoloji önemlidir. Hele bizim gibi asker millet anlayışına sahip devletler için daha da önemlidir.  Askeri Harp Tarihi ve Askeri Psikoloji gelişkin olsa da Askeri Sosyolojik araştırmalar Türkiye’de hiç ama hiç yoktur. Bu nedenle Türkiye’nin ve hatta Türk dünyasının geleceğine ufuk tutacak saha çalışmaların için ASKERİ SOSYOLOG’lara büyük iş düşmektedir. 1960’lı yıllardan başlayarak günümüze kadar süren askeri darbe ve muhtıralar dönemindeki askerlerin sosyolojik analizleri incelenmek üzere biz askeri sosyologları beklemektedir. 15  Temmuz kalkışmasını yapan TSK’yı içten çürüten nifak tohumlarının tespitinde veya önlenmesinde askeri sosyolojinin önemi daha da belirgin olarak ortaya çıkmaktadır.

 

Her şeye rağmen bilimsel bilgi bağlamında  bazı sıkıntılarımızda yok değildir. Bilimsel kaynak bağlamında neredeyse yokluk içinde olan Türk Üniversitelerinin konuya ilgisizliğinin sebebini ASKERİ SOSYOLOJİ biliminin farkında olmadıklarından ziyade, Askeri Sosyolojik Araştırmalar için saha çalışmalarının neredeyse imkansızlığa varan ketumluğudur. Bu durum sadece bizim ülkemizde değil tüm diğer ülkeler açısından da bir güvenlik meselesi olarak algılanmış ve asker üzerinden araştırma yapmaya olanak sağlamamışlardır. En önemli eksiklik Askeri Sosyoloji alanında Türkiye’de bilimsel yayın azlığıdır. Türkiye’de Askeri Sosyoloji Yüksek Lisans öğrencisinin üstesinden gelmesi gereken bir çok maddi ve manevi engellerin olduğu bir gerçektir. Bugün Askeri Sosyoloji eğitimi alan biri olarak ulaşmak istediğimiz kaynakların tamamı yurtdışındadır ve her biri onlarca dolar ve avro maliyetindedir. Milli Savunma Üniversitesinin bu bilim dalına yakışır bilimsel kaynakları Türk Bilim Dünyasına kazandıracağı da muhakkaktır.

 

Bir emekli subay olarak,  sosyoloji eğitimini sürdüren biri olarak , Türkiye açısından nelerin yapılıp nelerin yapılamayacağını neredeyse dört yıldır düşünüyor, etrafımdaki insanlarla konuşuyor ve neye nereden başlayacağımı araştırıyorum. Bu konuda MSÜ’nin sivil ve asker kökenli öğretim üyelerinden her türlü desteği görüyoruz. Ve bu insanların tamamı bizlere yardımcı olmak için var güçleri ile gayret gösteriyorlar. Özellikle ATASAREN yönetici, akademisyen ve çalışanlarına  teşekkür etmeden bu yazıyı sonlandırmak haksızlık olur.

 

Bir teşekkürde Amerika’da yaşayan sevgili dostum Fikret KOÇ ve Semih KOÇ’a. Askeri Sosyoloji alanındaki kitapları temin gayretlerinden dolayı teşekkür ediyorum.

 

 

Ömer YILDIZ

 

 

 

 



Okunma Sayısı:1724    
Eklenme Tarihi:03-11-2018 12:11    

HENÜZ YAPILMIŞ YORUM YOK

 

                                                             YORUM EKLE

MESAJINIZ(Max 3000 karekter)



  

© Copyright 1998-2018 www.omeryildiz.com.tr .Tüm hakları saklıdır.
destek@omeryildiz.com.tr